29 Ocak 2012 Pazar

pazar şiiri


Kır Düğünü / Osman Konuk


80’lerin slow şarkılarıdır sebep biraz da 
insanları sömürgecilerine benzeten 
keten takımlar, tango, fiyonklu masa örtüleri 
dersu uzala’dan dersler çıkarmak 
gelin bilkent’te iç mimari, baba koç’ta genel köle 
her gramı çok değerli elliiki kilo anne 
zaten amaç elliiki yıl sonra 
hiç bakılmayacak fotoğraflarda en iyi yeri kapmak 
bir Kutlu hikayesine giremeyecek tipler işte 
damat her şeyi kaydediyor 
el kamerasıyla gerdeğe girmek deyimini bilmiyor çünkü 
oluyor böyle şeyler salaklık endüstrisinde 


dilekler tekrarlanır, müzik tekrarlanır 
belki yakışırdı beyaz bu kadar tekrarlanmasa 
o kötü gülümsemeye verilmez bu kadar para 
gelin habersiz; bu düğün daha önce de yapıldı 
yeminli örnek deyimini bilmiyor çünkü 


benimle tekrar edin! 


ilk beş sene çocuk istemeyecekler 
ikinci beş yıl nasıl geçti anlamadan 
üçüncü beş sene de çocuk onları istemez 
bir sürü albüm, bir sürü diyet kupürü, bir sürü… 
ankastre mutfağında aval aval bakınaraktan
bu bakınma daha önce yapıldı 
gelinliği faize sevim’den annesi şahit 
oysa her şey çok özel olacaktı geline göre 
her şey çok genel oldu sonucu niye 


bağlamı farklı ama eren’le bir konuştuyduk 
arjantin’e aşık olur, almanya’yla evleniriz 

8 Ocak 2012 Pazar

Pazar şiiri



Göğe Bakma Durağı / Turgut Uyar

ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
Aylar sonra  Kürk Mantolu Madonna'yı açtım. Karşımda altını çizdiğim bir cümle:  "Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?" Arkasındaki sayfadan çıkan 7 Nisan 2011 tarihli bir ego kartı. Bu kadar uzak, bu kadar yakın...